DEVA: Bu kibirli girişimin hesabı sorulmalı
DEVA Partisi milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Can Atalay kararına uymama kararı vererek üyeler hakkında suç duyurusunda bulunan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne ilişkin TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Anayasa Mahkemesi’nin. ANKA’nın haberine göre DEVA Partisi genel başkan yardımcıları İdris Şahin ve Mustafa Yeneroğlu tarafından yapılan açıklamada, “Anayasa’yı ihlal eden ve kendilerine verilen yetki sınırlarını hukuka aykırı olarak kullanan Yargıtay üyeleri derhal istifa etmelidir. İstifa etmemeleri halinde imza atan tüm Yargıtay üyeleri imza atacaktır.” bu kararın düşürülmesini talep ediyoruz.” Söylenmeli.
İdris Şahin şu mesajları verdi:
KABUL EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL: Olay sadece Can Atalay belgesi üzerinden anlatılmaktan ziyade çok daha farklı noktalara evrildi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin özellikle hem milletvekili hem de Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında aldığı kararı kabul etmemiz mümkün değildir. Bu ülkenin demokrasisi kusurlu da olsa işledi. Dönem zaman zaman darbelere maruz kalmıştır. Bu darbeler sonucunda millet hep kaybetti. Darbeyi yapanların hiçbir şekilde cezalandırılmadığını, gerçek anlamda adalet önüne çıkarılmadığını her zaman gördük. Ancak bugün geldiğimiz nokta dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesi’nin kişisel başvuru sonrasında verdiği kararı Yargıtay’ın ilgili ceza dairesinin görmezden gelmesini kabul etmek mümkün değildir. Burada uyarımız mevcut yöneticileredir. Bu kişisel başvurumuz Anayasa Mahkemesi’ne taşındığında, o günün kampanyalarında en değerli reform olarak bahsedilen bireysel başvurunun bir kanunla ortadan kaldırılmasını hükümet üyeleri istediğimiz ölçüde tepki göstermediler. Bugün yine yüksek yargı. Beştepe’de ikamet eden danışmanların yaptığı değerlendirmelere ve Adalet Bakanı’nın bugün yaptığı açıklamalara baktığımızda son derece endişe verici bir durumla karşı karşıyayız. Yargı, zaman zaman ülkeyi ve milleti şekillendirmek için iktidarların elinde bir sopa olarak kullanılmıştır. Ama hiçbir zaman bu kadar siyasallaşmamıştı.
BAHÇELİ VE ERDOĞAN’A SUÇLAMA: Bugün DEVA Partisi milletvekilleri olarak burada bulunmamızın temelinde mevcut Anayasamızın hiçe sayılması yatmaktadır. Bu adım adım geldi. 3. Ceza Dairesi kararıyla bir gecede olgunlaşan bir süreç değil. Başta Devlet Bahçeli olmak üzere iktidar ortaklarının, Cumhurbaşkanının mevcut Anayasayı yok saydığına dair fiili uygulamalarını ve sözlü şikâyetlerini gördük. Anayasal bir kurum olan Anayasa Mahkemesi’nin yok sayılıp kapatılması gerektiğini söyleyen Bahçeli oldu. ‘Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamak gerekebilir’ diyen Erdoğan’dı. Bu anlayışın hukuku özümseyip içselleştirmesi mümkün değildir. 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile güçlerin birleştirilmesi, kuvvetler ayrılığının göz ardı edilmesi, hukukun üstünlüğünü adım adım ortadan kaldırma çabalarının ülkeyi son derece endişe verici bir seviyeye getirdiğini üzülerek görmekteyiz.
BİRBİRLERİNİ AYARLAYAMAZLAR: Yüksek mahkemelerin karakol olması değil, hukuk kanallarını uyum içinde açması bekleniyor. Yüksek mahkemeler günlük siyasi dili benimseyemez ve birbirlerini düzenleyemez. Kararlarıyla birbirlerini tehdit edemezler. Bugün her iki iktidar ortağı da bağlı oldukları ve yemin ettikleri Anayasa’yı görmezden geliyor ve devletin kurumu olan yüksek yargı makamlarından Yargıtay 3. Ceza Dairesi ‘Anayasa’yı uygulamayacağım’ diyor. ‘. Artık olayları kişiselleştirmiyoruz. Sorunun Can Atalay sorunu olmadığı, ülkede hukukun üstünlüğünün tam anlamıyla dinamit olduğu bir günü yaşıyoruz. DEVA Partili milletvekilleri olarak haykırıyoruz. Anayasayı korumakla yükümlü olduğumuzu belirtiyoruz. Türk hukukçular Yargıtay’ın bu şok edici kararını uzun yıllar unutmayacak. Bu olaylar hukuk kitaplarına örnek metinler olarak kaydedilecektir. Bu Anayasa çöpe atıldı diye bu ülkede ne kadar büyük sıkıntılar ve krizler yaşadığımızı hepimiz biliyoruz. Değerli olan bu Anayasanın resmi olarak atılması değil, prestijiyle manevi olarak atılmasıdır. Manevi olarak bu Anayasa göz ardı ediliyor.
YENEROĞLU: HEPİMİZİ TEHDİT EDEN GİRİŞİM
Mustafa Yeneroğlu ayrıca şöyle konuştu:
KORKUNÇ YASA DIŞILIK: Dün akşam Hatay Milletvekili Can Atalay davasında yaşanan hukuk skandallarında yeni bir sayfayla karşı karşıyayız. Bu eylem, Can Atalay davasının çok ötesinde, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu iddiası açısından son eylem olabilir. Böyle vahim bir durumla karşı karşıyayız. Can Atalay’ın hangi partiden milletvekili olduğunu, siyasi fikirlerinin neler olduğunu, sosyal yaşamını ve diğer tüm boyutları bir kenara bırakalım. 85 milyonluk bir millet olarak her birimiz bu korkunç hukuksuzluğa onun yerinde maruz kalabilirdik. Dolayısıyla sadece bir kişiyi ilgilendiren değil, millet olarak hepimizi ilgilendiren, tehdit eden bir kalkışma girişimiyle karşı karşıyayız.
ADALET YARGI ÜZERİNDEN ÖLDÜRÜLÜYOR: Yaşanan süreç ve dün gece gelinen nokta, rastgele bir hukuksuzluğun çok ötesinde, adeta hukukun üstünlüğüne isyan etme girişimidir. Bu, mahkemeler aracılığıyla hukuku ve hukukun üstünlüğünü hiçe saymak anlamına gelir. Yargı üzerinden adaleti katletmektir. Bu, bir üst yargı otoritesi olan Yüksek Mahkeme’nin, devleti yönetenlerin baskısıyla hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırma girişimidir. Riskler Can Atalay’ın ötesine geçti bile.
AĞLAMA DURUMUMUZ: Yargıtay, hukuksuzluklar listesine yeni bir hukuksuzluğu eklemenin çok ötesine geçerek, sanki Anayasa’ya paralel bir hukuk normu sunuyormuşçasına, Anayasa Mahkemesi kararını tanımadığını açıkça ilan etti. Aklı, vicdanı, şerefi ve dürüstlüğü olan herkesi şok eden eşi benzeri görülmemiş bir karar verdi. Bu da yetmezmiş gibi Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunduğunu da açıkladı. Kararında bunu da yazmıştı. Evet, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Şikayetçi Yargıtay, şüpheli Anayasa Mahkemesi üyeleri. Anayasal devletlerde hukukun üstünlüğünün son kalesi sayılan otoritedir. Şüpheli şu anda sandalyesinde. Eğer Yargıtay’ı dinlersek, Yargıtay’ın hukuksuz taleplerine cevap vermezsek, Anayasamızı savunmazsak, millet olarak Anayasa Mahkemesi’nin önünde kale gibi durmazsak ne yazık ki biz böyle bir durumla karşı karşıyayız. Trajik bir komedinin içindeyiz. Ağlamak üzereyiz. Bir üst yargı mercii olan Yargıtay, bu karara dayanarak Anayasa Mahkemesi üyelerini hata yapmakla suçluyor ve haklarında suç duyurusunda bulunuyor. Ayrıca Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında soruşturma ancak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu kararıyla yapılabilir. Her şeyi yaptınız ama hala bu tür saçmalıkları göremiyor musunuz? Hukuk hakkında hiçbir şey bilmiyor musun?
YA İSTİFA YA DA GÖREVDEN ÇEKİLME: Adalet Bakanı günlerdir Anayasa Mahkemesi’ni hedef alan tezler yapıyor, Anayasa’yı ihlal ederek adeta Yargıtay’a talimat veriyordu. Bu karar çok da şaşırtıcı değil. Durum ortadaydı. Yukarıdan çok güçlü bir sinyal aldı, dolayısıyla böyle bir tablo ortada. Anayasaya aykırı bu darbe girişiminin Cumhurbaşkanının bilgisi dahilinde yani ikna edilerek geliştirilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Ne olursa olsun bu darbe girişiminin mutlaka durdurulması gerekmektedir. Yürütme gücünü kalkan olarak kullanan bu kibirli girişimin, hukukun üstünlüğünün vazgeçilmez ilkelerini yok sayan, kuvvetler ayrılığını reddeden bu meydan okumanın hesabı sorulmalıdır. Bu nedenle Anayasayı ihlal eden ve kendilerine verilen yetki sınırlarını hukuka aykırı olarak kullanan Yargıtay üyelerinin derhal istifa etmeleri gerekmektedir. İstifa etmeseler bile bu karara imza atan Yargıtay üyelerinin tamamının istifaya davet edilmesi gerekiyor. Eğer Cumhurbaşkanı hukukun üstünlüğünün son kalıntılarını da korumak istiyorsa, bütün yaptıklarına rağmen hukuku hiçe sayan, yerel mahkemeleri Anayasa Mahkemesi kararlarını görmezden gelmeye teşvik eden bir Cumhurbaşkanı, Anayasayı anayasadan çıkarma yönündeki tüm çabalarına rağmen, eğer Cumhurbaşkanı hukuk devletinin son kalıntılarını da korumak istiyorsa; Ülke, Yüksek Mahkeme üyelerini bugün açıkça görevden çekilmeye çağırmalıdır. Başka yolu yok.
ADALET BAKANI İSTİFA EDİLMELİ: Yargıtay’ı bu kararı almaya teşvik eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un da bugün onuruyla görevinden istifa etmesi gerekmektedir. Cumhurbaşkanı, başdanışman unvanını kullanarak hukukun üstünlüğünün temel ilkelerine meydan okuyan yanındaki kişiyi derhal görevden almalıdır. Eski Sovyet uydu devletlerinde gördüğümüz, ‘milli yargı’ diyerek milli değerlerimizi istismar eden, suçun üstünü örtmeye çalışan, millete zorba devlet fantezisini empoze eden bu üçüncü dünya gericiliği mutlaka olmalıdır. durdurulmalı ve Türkiye’yi anayasadan çıkarmaya çalışanlar istisnasız derhal yetkilerinden uzaklaştırılmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararının bir an önce uygulanması sağlanmalıdır. Yargıtay’ı Anayasa’yı ihlal etmeye sürükleyen ve bu kötülüğün Türkiye’ye verdiği zararı görmeyen, Anayasa Mahkemesi’ni gayri milli ilan ederek düşman haline getiren, amaç gösteren, aynı kefeye koymaya çalışan yaklaşımlara karşı çıkan arkadaşlar. Türkiye’nin düşmanları büyük bir sefalet içindedir. Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye güvenmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar. (HABER MERKEZİ)